İçecekte Trendler ve Yeni Lezzetler

Hayatımızın son 2,5 yılına damgasını vuran pandemi; yaşam tarzlarımızdan, yiyecek- içecek tercihlerimize kadar her alanda bakış açımızı yeniden şekillendirdi.
Tüketici beklentilerindeki değişimleri ya da yeni alışkanlıkları içecek sektörü özelinde 2 ayrı deneyim üzerinden ele almak doğru olabilir.
• Salgının ilk dönemleri: Herkes için bilinmezlik içinde geçen, bağışıklığı kuvvetli tutmak üzerine kurulu olan bir dönemdi.
• Salgınla beraber yaşam: Pandemi şartlarına uygun olarak yaşamayı deneyimlediğimiz ve kontrollü açılmalar ile tekrar sosyal topluluklar içinde bulunmaya başladığımız dönemdir.
Pandeminin ilk döneminin içecek sektöründe karşılık bulmuş halini; takviye edici gıdalarla özdeşleştirdiğimiz bağışıklık bileşenlerini içeceklerimizde görmeye başladığımız ve tüketicilerin bağışıklık iddiaları içeren ürünleri daha fazla deneyimlediği bir dönem olarak tanımlayabiliriz.
Pandemi ile birlikte yaşamayı öğrendiğimiz ikinci döneme içecek sektörünün kattığı yenilikler ise, karantinalardan bunalmış ve belirsizliklerle yıpranmış insanların kaygı düzeylerini dengeleme iddialarının içecekler içinde kendine yer bulmasıdır. Bu dönemde stres-kaygı düzeyini dengelemeye dönük adaptojenik iddialı ekstraktlar ve dünyadan bir süre uzak kalmış maceracı insanlar için cesur tatlar içecekler arasında kendine daha fazla yer bulmaya başladı. Kişiselleştirilmiş içecek kavramı da sektörün pandemi dönemine damgasını vuran iddiaları arasında yerini aldı.
Küresel olarak 2027 yılına kadar 1,257,77 Milyar $'a ulaşması öngörülen içecek sektörü, iddialarını slogan niteliğinde olabilecek bir tema üzerine oturttu; ‘’Sağlıklı Hidrasyon’’.
Bu dönemde içecekler, raflarda 5 anahtar trend üzerinden konumlandılar.
1. Deneyimleme:
Dünya’nın uzak köşelerinden farklı tatları deneyimleme isteğine sahip maceracı tüketiciler için Uzakdoğu ya da Güney Amerika kökenli tatlar ve bunların bilindik tatlarla kombinleri yeni ve heyecan verici lezzetler olarak daha fazla ortaya çıkmaya başlamıştır.
2. Konfor İhtiyacı / Kişiselleştirme:
Tüketicilerin, ihtiyaçlarına ve yaşam tarzlarına uygun ürün arayışları içeceklerde kişisel tercihlere daha fazla alan tanınması gerçeğini gündeme getirmiştir. Fonksiyonel yararlar içecekler içinde farklı aroma alternatifleriyle yer almaya başlamıştır. Sporcu içeceklerinin aroma tercihleriyle beraber bileşenlerinin çeşitlenmesi ve gamer içecekler bu trendin sonucu olarak hayatımızda farklı formlarda yer almaya başlamış örneklerdir. Aromalar ve fonsiyonel bileşenler içecekte kişiselleşmenin 2 ana faktörüdür.
3. Fonksiyonellik:
Tüketiciler, özellikle pandemiyle beraber kendilerine iyi gelecek somut faydaları olan ürünler talep etmeye başladı. Bağışıklık güçlendirme, kaygı düzeyi dengeleme, stres yönetimi, uyku düzenleme, sindirim sağlığı, spor performansı gibi iddialar içecekler içinde sıklıkla karşımıza çıkmaya başlamıştır.
İçeceklerde fonksiyonellik kavramını başlatan ilk iddia, bağışıklık desteği iddiası desek yanlış olmaz ancak pandemi ile beraber bağışıklık iddiası da ivme kazanarak özellikle narenciye tatlarıyla beraber içeceklere dahil oldu ve vitamin mineral ilaveli içecekler hayatımızda daha fazla yer almaya başladı. Covid sonrası için de tüketicilerin narenciyeler ile özdeşleştirdikleri sağlık vaadlerinden vazgeçmeleri beklenmemelidir.
Bağırsak ve sindirim sağlığı iddiaları süt ve süt ürünleri önderliğinde tüketici bilinci oluşturmuştu. Probiyotik ve prebiyotik vaatler içeceklerin dünyasında ise elma, tarçın, yulaf, lavanta, şeftali, zencefil gibi uyumlu tat profilleri içinde sıklıkla karşımıza çıkmaya başladı. Probiyotikler, içeceklerin nispeten düşük pH seviyelerine dayanım kazandırılarak gazlı-gazsız içecekler arasında kendine yer buldu.
Ev karantinaları ve belirsizlik dönemlerinin herkeste yarattığı kaygı, adaptojen vaatlerin de içeceklerde botanik ekstraklar ya da pek çoğu uzak doğu kökenli mantarlar yoluyla yer almasını sağlamıştır. Bitkisel ekstraktları içeceklerimiz içinde daha fazla görmeye başlayacağız.
Botaniklerin Gücü
Aromsa olarak bitkilerin içeceklerimiz içinde daha fazla yer almaya başladığı bu dönemde ekstraksiyonun önemini biliyoruz ve süperkritik akışkan ekstraksiyonu gibi en gelişmiş teknikler de dahil olmak üzere farklı teknikleri kullanarak her bir bitki ekstraktı için en uygun ekstraksiyon yöntemleriyle gücünü bitkilerden alan fonksiyonel ürünlere katkı sağlıyoruz.
Aromsa’da ürettiğimiz ekstraklardan bazıları; tamarind (demirhindi) ekstraktı , mate ekstraktı , süperkritik konsantre vişne ekstraktı, çekirdekli siyah üzüm ekstraktı, süperkritik konsantre kara mürver ekstraktı ,incir ekstraktı , malt ekstraktı, yeşil çay ekstraktı, salatalik infüzyonu, melisa ekstraktı, hibiskus ekstraktı, fesleğen infüzyonu, karışık bitki infüzyonu olarak sıralanabilir.
4. Şeker Azaltımı:
Tüketicilerin ürün tercihlerini şekillendiren önemli unsurlardan olan şeker içeriği, sadece yüksek kalori değeriyle değil, şekerin zararlarına yönelik yayınlanan araştırmaların artmasına paralel olarak tüketicilerde karşılık bulmaya başlamış ve fonksiyonel içerikler şekerle ilgili vaatlerle sunulmaya başlamıştır. Şeker ile ilgili vaatleri 3 iddiada gruplayabiliriz.
• Şeker içermeyen ürünler
• İlave şeker içermeyen ürünler; yapısındaki doğal bileşenlerden gelen şeker haricinde şeker ilavesi yapılmayan ürünlerdir.
• Şeker içeriği azaltılan ürünler; bazı ürün profilleri genel ya da geleneksel olarak tüketicide şeker içeriğiyle beraber kabul görmüştür, bu ürünlerde ilave şeker içeriğini tamamen kaldırmak yerine azaltmak da tercih edilebilmektedir.
5. Sürdürülebilirlik:
Geri dönüştürülebilir ambalajlama, gezegenimizin sağlığı için tüketicilerin satın alma tercihlerinde etken olmaya başlamıştı. Özellikle global firmalar ürünlerinde ambalajın ötesine geçerek sürdürülebilir üretim yöntemleri, sürdürülebilir kaynaklar iddialarını ürün lansmanlarında ön plana çıkartarak tüketici tercihlerine hitap etmeye başladılar. Sürdürülebilirlik, hayatımızın bundan sonraki süreçlerinde trend olmanın ötesinde sorumlu ve bilinçli tüketici olmanın ön koşulu olarak önümüzde duracaktır.
Sürdürülebilirlik her zaman Aromsa’nın en üst sıralarda yer alan hedeflerinden biri olmuştur. Sorumlu üretim yaklaşımının sonucu olarak da yeni yönetim binamız prestijli yeşil bina sertifikası olan LEED (Enerji ve Çevre Dostu Tasarımda Liderlik) ile ödüllendirilmiştir. Gezegenimize karşı sorumluluğumuzun bilinciyle sürdürülebilirliğe tüm gücümüzle sürekli katkı sunmaya devam edeceğiz.